twitter

30 Kasım 2011 Çarşamba

dünyayı büyük adam kurtarabilir mi ?

Çevreme şöyle bir baktım. Ne gördüm? Birbiriyle kavga eden büyük adamlar. Görünürde ne için kavga ediyorlar? Bizim için, insanlık için. İnanmayın! O kavga edenler büyümemiş birer çocuk. Çocukken yarım kalan oyunlarını bitirmek için bizi bahane ediyorlar. 
Kiminin elinde kepçeler, vinçler. Kumdan kale yapmak yerine, baraj yapıyorlar. O baraj, bir nehrin arkasında su toplayınca güçlerini ispat etmiş oluyorlar. 


Ya o göğü delip geçen gökdelenlere ne dersiniz? Her biri bizim büyük çocukların hiç tatmin olmayan iktidarını simgeliyor. Kimin gökdeleni daha uzun? Maslak, Manhattan... Erk podyumları. 


Kimisi elindeki tabancayı hâlâ bırakamamış. Bu sefer elinde uzun namlulu silahlar, son model coplar, keleşler. Oyuncak arabaların yerini şimdilerde tanklar, panzerler ve öteki ölüm makineleri almış. Mahalle kavgaları da tam hızıyla devam ediyor. Suriye kardeş, sen çekil ben geçeyim. Şu İran’a da bir kafa koysak, bütün mahalle bizim. 


Bir de kas gücü yerine masabaşı erkini tercih edenler var. Onlara mutlak doğrunun hâkimi diyoruz. Kalkınma endekslerini tarif edenler, kural koyanlar ve nükleer silahları yaratanlar. Bir kısmı şu günlerde Güney Afrika’da bir araya gelmiş, dünyanın kaç derece ısınması gerektiği konusunda hüküm veriyor. Biz de eli kolu bağlı onların ‘dünyamızı kurtarmasını’ bekliyoruz. 


* * * 
Peki bu çocuklar için ne yapabiliriz? Elindeki oyuncakları alsak, daha kötü oyuncaklar yaratacaklar. Sonuçta oyunun kendisinden hiç bıkmayacaklar. 


Belki de anahtar yine bizde. Biz, kendi yaşamımıza sahip çıktığımız an, yöneten de erkini yitirmiş olacak. İnsanın kendi yaşamına sahip çıkışının en güzel örneğine Fırat kıyılarında şahit oldum: Birecik Barajı’nın suları henüz yükselmekteydi. Fırat boyunca uzanan ceviz, zeytin ve fıstık ağaçları kesiliyor, baraj suları evleri yok ediyordu. Ortalık sanki yangın yeriydi. Tüm bu telaşın ortasında yaşlı bir dede gördük. Dede, büyük bir incelikle Fırat kıyısındaki tarlasını ekiyordu. Oysa bu tarlayı birkaç hafta içinde sular kaplayacaktı. Dayanamayıp seslendim: “Dede, dede! Burayı baraj suları kaplayacak. Bilmez misin? Tarlayı neden ekiyorsun?” Yaşlı adam bana döndü ve dedi ki: “Oğul. Sen öleceğini bildiğin babana da bakarsın. Sen olsan bakmaz mısın?” Ey hiç büyümeyen büyük adamlar! Tarlası su altında kalan dede sizin babanız olsaydı ne yapardınız? Nişanlarınızı bir saniye de olsa bıraksanız, siz de çok iyi anlayaksınız. Hepimiz aynı toprağın çocuklarıyız..


Güven EKEN 30/11/2011

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder